8 Temmuz 2007 Pazar

Damağımdaki yara

Paranı tüketmenin dayanılmaz sorumsuzluğu bünyeme hakim olmuşken, neyi nasıl düşünebildiğimi soramıyorum kendime. Yorgun günümün en güzel saatlerinde, artık Pazar akşamlarından korkmayan yaşantımın paralelinde yürüyorum kimsenin alışmadığı dünya’da. Korkusuzca yürüyorum belki bu dehlizlerde, girintili çıkıntılı sokaklarda…Şehrin sokakları gibi hayat, bir yerde özgürlük, saygı varken bir yerde kötü bir şeyler oluyor, kimse sormuyor bunu, yaşadığımız bünyelerin hafifliğini, kırılganlığı… ve belki bunu ona sormak istiyorum müsait olmayan bedenimle. Kim bilir belki beni sevecek, belki önemli biri olduğumu söyleyecek…bunu düşünmek istemiyorum!

Gündelik olmayan hayaller peşinde koşarken, gündelik hayallerime yenik düşüyorum! Evet bu hoşuma gidiyor ve her şeyin iyi olucağını da biliyorum! Belki de bilmiyorum, “neden” gibi anlamsız soru ekleri de kullanmak istemiyorum…Korkusuz yaşadığımı düşündüğüm dünyada, beklide herkesten çok korkuyorum, ama bu sizin dünyanız değil ki! Benim kendi dünyam…kendi doğrularımı yarattığım, hayallerimin herkesten güzel olduğunu düşündüğüm, beni farklı kılan dünya…evet belki bu dünyamda iyi olmayan şeylerde var, yasal olmayan yaşamlar! Umurumda evet hepsi, lakin niçin yorgun akşamların bir ilerisinde pişmanlık duyuyorum, bir daha yapmamam lazım diye kendime kızıyorum? Bilmiyorum! Kendime ait olan çoğu şeyi gittiğim yerlerde, seviştiğim vücutlarda bırakıyorum, her bir parçamı, her bir hücremi, herhangi bir festivalde, herhangi bir partide, herhangi bir bar’da beni düşünmeyenlerin arasına bırakıyorum… beni nereye kadar hatırlayacak vücutlar bunlar? Ne kadar samimi? Biliyorum, beni her düşünenin gözünde, güvenli, dürüst, iyi niyetli olduğumu ama ben bunu istemiyorum ki! Ben böyle bir hayat çizmedim kendime ama neden hep bu geliyor yüzüme?

Bırakıyorum inşaatın temelini, yapmak istediğim, hazır beton kullanmadan tamamlamak istediğim yapımı… ilk depremde yerle bir olacaktır kuyunun ortasına diktiğim temel… belki de bir artçı şok buna sebebiyet verecek…çok umutsuz yazdım dimi? Aslında böyle biri değilim sadece aklımdakilerin, yaşamak istediklerimin hayalini doğru kuramadığımdan… anlamsız yazılar yazarak, hiçbir yerinde tutarlığın olmadığı cümleler ile tamamlıyorum birkaç günümü, ve birazdan bu lanet olası sıcaklarda yemeğimi yiyip uyuyacağım ve ertesi sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanacağım. Tutarsız yaşamıma, orta okulda okuduğum “ölü ozanlar derneği” kitabının bende bıraktığı etkiye geri dönüp etrafıma gülücükler saçacağım….bu kadar basit işte! Niye bunları yazıyorum ki?


2 Comments:

chloé said...

hayat.

Adsız said...

peki ya insan ne kadar�n� hat�rlar ba�ka tenlerde b�rakt�klar�n�n?ald� o 'saf koku'yu beyninin s�k�t�rd� yerinden kay�p giderken ne kadar tutmaya �al�rki damarlar�nda?peki ya bunlar� yazarken hissettiin bo�luk duygusu ve korku?onlara niye sar�l�yosun kendini �zg�r hissetmen gerekirken..
4 ki�ilik bi k�k evde r�zgar�n yalay�p ge�tii 2 beden,biri k�c�k bi y�re�e s�cak kadar,di�eri bildik bi insan kadar ama y�re�i o evi doldurucak bi ba��na gibi..sadece r�zgar,y�ld�zlar ve bizim iste�imiz �zerine kay�p giden flu g�r�nt�ler.. nefes al hadi..
bu sensin....